Didem Kanca Üstay'ın 23/05/2018 tarihinde basında çıkan yazısı aşağıda yer almaktadır.

Sağlık Bakanlığı sosyal medyada yapılan ürün reklamlarına karşın ünlülere bir mektup yazarak, bu konuda hassas olmalarını istedi. Ancak bugün ne yazık ki hala pek çok şarkıcı, oyuncu, manken gibi ünlü ve sağlık uzmanı olmayan birçok kişinin özellikle 'zayıflama ürünleri' tanıttığına şahit oluyoruz. Bugün çocuklarda ve yetişkinlerde obezite sorunu dünya gündeminde sıcaklığını korurken, Didem Kanca Üstay, hem sosyal medyada hem de basında yer alan 'gizli ürün reklamlarına' karşı uyarıyor.

Didem Kanca Üstay obezleşen dünyanın suçlularından biri olarak medyayı eleştirdi. ‘Obez Medya’başlıklı TEDx konuşması bulunan Üstay, doymak bilmeyen medyayı, gizli reklamlarla dolu sosyal medyayı, sağlıkla ilgili bir uzmanlığı olmayanların söz sahibi olmasını sorguluyor:

OBEZLER, YETERSİZ BESLENENLERİN SAYISINI AŞTI

Tüm dünyada hızla artan obezite çok büyük bir problem teşkil etmekte. Hatta obez insan sayısı, yetersiz beslenen insan sayısını geçmiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre 1.9 milyar yetişkin kilolu ya da obez iken, 462 milyon insan olması gereken kilodan çok daha zayıf. Ancak maalesef obezite tartışılırken en önemli konu hep konu dışı kalıyor: Medyanın bu anlamdaki GÜCÜ ve ROLÜ!

SOSYAL MEDYA GENÇLERİ NASIL ETKİLİYOR?

Bugün birçok çalışma, sosyal medyanın fazla ve yanlış kullanımında depresyona yol açtığını belirlemiş durumda. Depresyonun da obeziteyi tetiklediğini destekleyen çalışmaları da düşünürsek sosyal medya ve obezite arasındaki bağlantıyı kurmak hiç de zor olmayacaktır. Günümüzde çığ gibi büyüyen sosyal medyanın gençlerin özellikle yeme alışkanlıklarında negatif etkilerini görmekteyiz. Bu gençler, ünlü sanatçıları, mankenleri, sunucuları, sporcuları takip ederek onlara imrenmeye başlıyorlar. Bir süre sonra onlar gibi olmak istediklerinden depresyon, yeme bozuklukları (anoreksiya, bulimia, tıkınırcasına yeme sendromu) ve buna benzer psikolojik rahatsızlıklara yakalanabiliyorlar. Avrupa Birliği'nin 25 ülkesinde 9-16 yaş arasında yapılan anket sonuçlarına göre çocukların yüzde 10'u “aşırı zayıflık iyidir” mesajı veren ve aşırı zayıf resimlerini koyan kişilerin sayfalarını ziyaret etmiş, onlar gibi olmak istediklerini belirtmişlerdir.

SOSYAL MEDYADAKİ GİZLİ REKLAMLARA DİKKAT!

 İşin en vahim kısımlarından bir tanesi de gizli reklamlar! Instagram anneleri çocuklarına yedirdiklerini, içirdiklerini markalarıyla üzerine basa basa yazıp çiziyorlar, etiketlere koyuyorlar. Oysa arka planda firmalardan para alıyorlar ve para karşılığında sizin karşınıza geçiyorlar. Kimsenin sizin çocuğunuzu düşündüğü yok. Sizler de bakıp, “Aaa bu çok faydalıymış. Ben de çocuğuma alayım” diyorsunuz. Birkaç ay önce instagramda takipçilerimden biri bir ünlünün ürün reklamı yaptığı görselini yolladı ve bana ne düşündüğümü sordu. O sırada yanımda olan diyetisyen Pınar Doğan dedi ki “Hocam, etiketlere bakalım, belki başkaları da koymuştur.” Aynı etiketle ne tesadüftür ki birçok ünlü manken, dizi oyuncusu, sanatçı aynı anda kendi özel hesaplarında çocuklarıyla kahvaltıda içi katkı ve şeker dolu bir ürünle poz verip “Biz çocuklarımıza her sabah bunu içiriyoruz. İçi vitamin-mineral dolu, çok sağlıklı….”  gibi aynı cümlelerle paylaşmışlar. Belli ki firmadan yüklü bir para almışlar. Ama işin en acı kısmı, bu bir reklamdır dememeleri ve hakikaten kendi çocuklarına içiriyor gibi yapmış olmalarıdır. Eklemeden yapamayacağım, daha da fenası bir vakıfla anlaşmışlar ve ürünlerden bir kısmını da ihtiyaçlı çocuklara vereceklerini söylüyorlar; eğer kişiler kendi çocuklarıyla bu ürünle resim paylaşıp etiketlerlerse. İnsanların yardım etme zaaflarından faydalanma da cabası. Ben kendi sosyal medya hesaplarımda buna tepki gösterip bu ünlüleri etiketlediğimde ve onlara “Hakikaten çocuklarınıza bu ürünleri yediriyor musunuz?” diye sorduğumda hepsi beni engelledi. Eğer bir şeyi hakkıyla yapıyorlarsa sonuna kadar arkalarında dururlardı. Onlar sadece ceplerine giren paraya bakıyorlar. GERÇEK BU!!! Ardından firma baktı ki tepkiler büyüyor, hemen bir ünlü çocuğu olan bir diyetisyene para verdiler. Ertesi günü bu diyetisyen kendi çocuğuyla resim koyup “ben de çocuğuma bunu içiriyorum” diyip bir de saçma sapan bir gerekçe ekledi: “Çocuğum her sabah günlük şeker ihtiyacını bu üründen alıyor” gibilerden. Tabii içindeki onlarca katkı maddesinden bahsetmeden. Ayriyeten çocuğun şekeri meyve gibi doğal besinlerden almak yerine sabah sütüne karıştırdığı o yapay tatlandırıcıdan alacak. Tabii tepkiler gittikçe büyünce bu gönderiyi kaldırmak zorunda kaldı. Geçenlerde bir meslektaşıma büyük bir gıda firmasından gelen teklifi söyleyeceğim: Instagram videosunda farklı bir konu hakkında konuşurken kendi ürünleri arka planda duracak ve kendisine 60 bin TL ödeyeceklerdi. Düşünsenize sizin reklam olduğundan bile haberiniz yok. O konuşurken arkasında o markanın ürünü durunca çoğu insan “Aaaa bak demek ki bu ürünü kullanıyor. Diyetisyen kullandığına göre bizler de kullanmalıyız” diyecek izleyenler.
 

“BEN APTAL MIYIM?”

Medyada sürekli hep aynı kişileri neden gördüğünüzü hiç sorguladınız mı acaba? Ben çok sorguladım ve araştırdım. Nedense bunu yazarken aklıma Nil Karaibrahimgil'in “Ben Aptal mıyım” adlı şarkısı geldi. Sürekli her yerde karşınıza çıkan doktorların yüzde 90'ı aynı yayınevinden kitap çıkarmıştır. Bu yayınevinin de inanılmaz kuvvetli bir PR (tanıtım) ajansı vardır. Her ne hikmetse sadece o yayınevinden kitap çıkaran kişileri sürekli televizyonda her programda görüp, gazetelerde röportajlarını okuyoruz. O hani bazı tirajı çok yüksek gazetelerin senelerdir meşhur olmuş gazetecileri var ya, onlar da ceplerini bu haberler sayesinde iyi doldurdu. Sizlere o kadarını söyleyebilirim, birkaç sene önce kitap çıkardığımda bu kişilerle röportaj için sorduğumda hepsinin bir fiyatı vardı. Etik bulmadığım için bugüne kadar hiçbir programa, gazeteciye para vermedim yoksa geçmişimi okursanız bu paraları vermenin bir sorun teşkil etmeyeceğini görürsünüz yani bizim halkımızın bazen söyleyeceği gibi kompleksli olup imkanlarım el vermediğinden değil. Zaten bu yüzden de çok rahat her şeyi dile getirebiliyorum. Bilgim ve duruşum ile tercih edilmeyi seçtim. Siz de sanıyorsunuz çoğu gazetecinin haber yaptığı tüm doktorlar, diyetisyenler, yaşam koçları çok iyi.

Yani diyeceğim şu ki medya bu kadar para ile kontrol edilirken bizlerin doğru bilgilere ulaşması ve obezite ile savaşması imkansızdır. Bilim insanları ne derlerse desinler sesleri duyulmayacak ya da diğer medyadaki güçlü sesler bu doğru sesleri bastıracaktır. 80 milyonluk ülkede sadece bir tane profesorün dediği diyet tipi mi doğrudur? Sadece bir tane doktor mu her şeyi bilir, her konuya hakimdir? Türkiye çapında gittiğim tüm kongre ve konferanslarda o kadar değerli doktor ve bilim insanları var ki ama hiçbirisini medyada göremiyoruz çünkü onlar medyaya para yedirmiyor. Artık maalesef işini hakkıyla yapmak isteyen gazeteci arkadaşlara da prim verilmiyor. Tüm gün televizyonlarda sokaklarda bariyatrik tüp mide ameliyatlarını görür olduk obeziteyi sonlandırmak için. Peki obezite yaratmamak adına neler yapabiliriz? Neden her obezite programına tüp mide cerrahı çağırılıyor ama bir pediyatri doktoru yok? Çocukluktan bunu nasıl önleyebiliriz diye neden konuşulmuyor? Neden medyada yapılan hatalar konuşulmuyor? Neden Sağlık Bakanı çağırılmıyor? Neden hep aynı yüzleri ve isimleri görüyoruz da farklı düşünceleri, bilgileri dinleyemiyoruz?

 

 

Yorumlar

  • Henüz hiç yorum yok
Yorum yapmak için oturum açın