D vitamini

  • Bir önceki yazımın, konferanstan neler konuşulduğunun devamıdır:

    6. Bebeklerin özellikle doğdukları ilk birkaç hafta içinde kolik yani sancı çekmelerinin sıkça görüldüğü.Yapılan araştırmalarda Kangaroo mother care (kanguru anne bakımı) tekniğinin bebeklerdeki sancıyı ve buna bağlı ağlamaları azalttığı

    Kanguru anne bakımı - bebeğin teniyle annenin teninin birbirine değmesidir. Annenin bebeği kendi göğüs kısmına çıplak bir şekilde dayaması ve bebeğin sırtını örtüyle kapatmasıdır.

    7. Yapılan klinik çalışmalarda alerjik rhinitis (burun yangısı) olan çocukların yüzde 15.38'inde yumurta beyazı ve yer fıstığına karşı, yüzde 23'ünde inek sütüne alerjileri oldukları saptanması

    8. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde fakir bölgelerde yapılan klinik araştırmalarda çocukların reklamlardan dolayı fast-food yemeklerin ev yemeklerinden daha sağlıklı olduklarına inandığı çünkü eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğu.

    9. Moringa Oleifere (malunggay) bitkisinin kilolu çocuklardaki yüksek kolesterolu kayda değer şekilde düşürdüğünün klinik çalışmalarda ortaya çıktığı. Bunun nedeninin yüksek oranda antioksidan içeren fitokimyalardan kaynaklanabileceği.

    10. Obez çocukların yüzde 10.6'sında hipotiroidi görüldüğü.

    11. Klinik çalışmaların, çocuklarda D vitamini düşüklüğü ve metabolik sendrom arasında bağlantı olduğunu saptaması. Yeterli D vitamini içeren gıdalar tüketerek ve güneşe çıkarak metabolik sendromun önlenebileceği. 

    Metabolik Sendrom (bunlardan üçünün bir arada olmasına verilen isimdir) - karın bölgesinin yağlanması, yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri, yüksek trigliserit ve düşük HDL (halk dilinde iyi kolesterol diye adlandırdığımız)

    12. Yapılan araştırmalarda hamilelikte sigara kullanımının, bebek düşürme ve az kilolu bebek doğurma riskini belirgin şekilde yükselttiği.

    13. Vücuttaki iyi bakterilerin öneminin diğer organlardan daha az olmadığı. Kalbimiz ortalama 0.370 kg, beynimiz 1.36 kg ve karaciğerimiz 1.8 kg ağırlığındayken iyi bakteriler de 1.59 kilodur. En fazla probiyotiğin anne sütünden bebeğe geçtiği.

    14. Kaliforniya eyaletinde Afganistan ve Irak'tan dönen askerleri tekrardan topluma kazandırmak amacıyla (yaşadıkları travmaları azaltabilmek adına) organik tarım alanları yaratıp onların bu alanda gelişmelerini sağladıkları. Aynı zamanda çiftçilerin yaşlandığı ve yerine yeni nesilden çok daha az çiftçilik yapmak isteyen olduğundan vesileyle bu alanda tekrar gelişme sağlanmaya çalışıldığı. 

  • Ekim 2016’da Beslenme ve Diyetetik Akademisi’nin (eski adıyla Amerikan Diyetisyenler Birliği) Boston’da düzenlemiş olduğu Beslenme Konferansı’ndan izlenimlerimi sizlere aktarmak istiyorum. Fırsat buldukça bu tarz konferans ve kongrelere gitmeye özen gösteriyorum çünkü diğer birçok bilim alanında olduğu gibi beslenme alanında da sürekli yenilikler ve değişimler gündeme geliyor.

    1.  https://www.youtube.com/watch?v=xJ8G-QLM1F8 esasında bebeklerin doydukları noktayı bilmeleri ama bazı ebeveynlerin ısrarla yedirmeye çalışmalarının ne kadar yanlış olduğu.

    2.  2-6 yaş arası çocukların yemek seçmelerinin çok doğal ve normal olduğu.

    3.  Prebiyotikler – yulaf ezmesi, soğan, arpa, keten tohumu, yeşillikler, muz, baklagiller, böğürtlen grupları (çilek, yaban mersini vs)

    4.  Probiyotikler – bifidobakteri, laktobasilus, yoğurt, fermente olmuş süt ürülerinden yapılmış içecekler, kefir, bebek mamaları, peynir

    5.  Probiyotiklerin kilo vermeye yardımcı olduğu ile ilgili çalışmalar halen devam etmekte ve henüz kanıtlanmış bilimsel bir veri olmadığı.

    6.  Otizmlilerde  bağırsaklarda bifidobakterinin genelde daha az olduğu tespit edilmiş ama çalışmalar hala tam olarak net değilmiş.

    7.  Serotonin hormonunun %95’i kalın bağırsakta sentez oluyor. Bundan dolayı psikolojik rahatsızlıkların da nedeninin bağırsaklardan kaynaklanabileceği son yapılan bilimsel çalışmalarla desteklenmektedir.  

    8.  Kalın bağırsakla beyin arasında hormonal sinyallerin yer aldığı belli bir rota olduğu ve bağlantılı oldukları.

    9. Eğer probiyotik takviye alıyor ve yediklerinize dikkat etmiyorsanız takviyeyi bıraktığınız anda kalın bağırsak eski haline geri döner. Bundan dolayı muhakkak sağlıklı yaşam boyu takip edilecek hayat tarzı haline gelmiş bir beslenme düzenini oturtmak gerekiyor.

    10. D vitaminin düşük olması kişilerde multiple skleroz, romatoid artrit, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve kanser riskini yükseltebiliyor.

    11. D vitamini kemik ve kas sağlığında, kalp fonksiyonlarında, enflamasyon ve bağışık sistemininde çok önemli bir rol oynuyor.

    12. D vitamini aynı zamanda kalsiyum emilimine yardımcı oluyor.

    13. D vitamini ve fosfor dengesi de çok önemlidir.

    14. Düşük D vitamini seviyeleri atletlerde ve aktif olan bireylerde sağlık ve performans düşüklüğüne neden olabilir.

    15. Antileptik ve antifungal ilaçlar, kortikosteroidler, simetidin, theophylline ve antituberkuloz ilaçları kandaki D vitaminin düşmesine neden olabilirler. Tiyazitler, atorvastatin ve rosuvastatin gibi kolesterol düşürücü ilaçlar da kandaki D vitamini seviyesini yükseltebilirler. Bu tarz ilaçlar da kullanıyorsanuz D vitamini takviyesine başlamadan önce muhakkak doktorunuza danışınız.

    16. Haftada iki defa öğlen güneşinden önce 5-30 dakika arasında güneş koruyucu krem sürmeden güneşte kalırsanız yeterli oranda D vitamini alabilmeniz muhtemeldir fakat tabii ki kişiye göre değişebilir. D vitamini tahlillerinizi yaptırmayı sakın ihmal etmeyin!