
Didem`in Dünyası
Sevgili diyetnedir.com okuyucuları,
Burada gittiğim beslenme konferanslarında öğrendiklerimi, günlük yaşantımdaki tecrübelerimi sizlerle paylaşıyorum.
- Yazan: Didem Kanca Üstay
Sevgili okurlar, bu ay sizlerle yeni dönmüş olduğum Malezya’daki uluslar arası diyetisyenler birliği konferansında geçen konuşmaları paylaşmak istiyorum.
Yine en çok konuşulan konu dünyadaki artan obezite sayısı ve bu sorunun üstesinden nasıl gelebileceğimizdi. Son 10 senedir gittiğim tüm konferanslarda hep aynı konudan bahsediyoruz ve sorun aynı büyüklüğüyle katlanarak devam ediyor. Peki nerede yanlış yapıyoruz acaba?
Ben bu konferansta en sonunda dayanamayıp bir konuşmacıdan sonra söz aldım. Gelen herkese şunu söyledim: Biz insanları 2 kere 2 dört eder gibi hesaplıyoruz. Oysa bu insanlar ruh, beden ve zihinden oluşuyor. Sürekli onlara söylenen, şu kadar kalori alın, egzersiz yapın, az yiyin ama peki tüm bu söylenenler işe yarasaydı, o zaman bugün obez/kilolu sayısı yükselmek yerine azalırdı. Salonda herkes söylediklerimi onayladı.
Artık bu konuya farklı bir bakış açısı kazandırmamız gerektiğine inanıyorum. Örneğin sürekli olarak çocuklar için televizyonda yiyecek reklamı çıkmasın diyoruz ama bunun için hiçbir şey yapmıyoruz. Oysa Norveç ve İsveç, 12 yaşına kadar olan çocuklara hitap edecek tüm reklamları televizyonlarında yasaklamışlar. Meşhur bir söz vardır: ‘Söyleneceksen harekete geç, harekete geçmeyeceksen söylenme.’
Hong Kong’lu bir konuşmacı özellikle dünyadaki inanılmaz et/tavuk tüketimine dikkat çekti ve git gide dünyadaki karbon oranının yükseldiğini söyleyerek konuşmasını şöyle kapadı: ‘Hasta bir dünyada sağlıklı insanlar olamaz!’ Bir kilo etten dolayı dünyaya yaydığımız karbon uçakta yaptığımız bir seyahatten çok daha fazlaymış. www.earthlab.com da bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Esasında anlatacak çok konu var ama bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de: 70 yaş ve üzeri insanlara diyet yaptırtarak kilo verdirtmeyiniz, çünkü kilo veren her 10 kişiden 9’u birkaç sene içinde hayatlarını kaybediyorlar. Neden olarak da kilo kaybından dolayı ortaya çıkan kas kaybı ve bağışıklık sisteminin çökmesi gösteriliyor.
- Yazan: Didem Kanca Üstay
Bu yazımı ağırlıklı olarak Finlandiya, Norveç, İsveç ve Danimarka'dan katılımcıların olduğu 9. Kuzey Ülkeleri Beslenme Konferansı'nın (9th Nordic Nutrition Conference) yer aldığı Kopenhag'dan yazıyorum.
Biz hala tereyağı mı yoksa margarin mi diye tartışırken Avrupa ülkeleri çoktan daha derin konularla ilgili çalışmalar üzerine yoğunlaşmış durumdalar. Bu çalışmaların birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
1. EGZERSİZ ve İŞTAH
Aşağıdakilerden hangisi doğru?
• Egzersiz iştah açar
• Egzersiz iştahı azaltır
Bu çalışmayla ilgili olarak ilginç bir sonuca varılmış, sonuçların kişiye göre değiştiğini görmüşler. Kimilerinin iştahı azalırken, kimileri daha çok acıkmışlar. Bundan dolayı bu konuyla ilgili insanları tek bir tarafa yönlendirmek yanlış olur. Kişinin deneyerek bunun kendi üzerindeki etkisini görmesi en doğru davranış olacaktır.
2. HAMİLELİK SIRASINDA YAPILAN EGZERSİZİN POST-PARTUM (HAMİLELİK SONRASI) DEPRESYONA FAYDASI VAR MIDIR?
Yapılan klinik çalışmaların sonucuna göre hamileliğin ilk 6 ayında düzenli egzersiz yapan bayanlarda %20 oranında daha az post-partum depresyonu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu çalışma esnasında beslenme bozukluğu olan bayanların kesinlikle post-partum depresyonu için daha fazla risk taşıdıkları da ortaya çıkmıştır.
3. LİKİT ŞEKER VE OBEZİTE
Son 30 yılda çocuklar arasında obezite çok daha fazla görülmeye başlanmıştır. Bununla doğru orantılı olarak yüksek şekerli içeceklerin tüketimi de son 30 yılda çoğalmıştır. Arada potansiyel bir bağlantı olup olmadığı araştırılıp şöyle bir sonuca varılmıştır: Sık tüketilen yüksek şeker içeren içecekler obeziteyi tetiklemektedir.
4. PROTEİN AĞIRLIKLI BESLENME DÜZENİ TEHLİKELİ MİDİR?
Son yapılan araştırmalara göre protein ağırlıklı beslenmenin vücutta kısa vadede herhangi bir yan etkisi görülmemiştir. Bilakis düşük yağ içeren diyetlere nazaran kişi protein ağırlıklı yiyecekler tükettiğinde daha fazla kilo verebilmektedir (tabii aldığı kalori miktarını da gözardı etmemek gerekir). Ama uzun vadeli etkileri üzerine çalışmalar devam etmektedir.
Konferanstan ilginç notlar:
1. Yeni Zelanda'da doğal koyun çiftlikleri kapatılıp yerlerine inek çiftlikleri yapılıyormuş. Neden mi? Çünkü Çin'e süt ihracatı yapacaklarmış.
2. Norveç hükümeti yüksek şekerli ve yüksek yağlı yiyeceklerin tüketiminin daha az olması için bu tip gıdaların vergi oranını yükseltirken, sebze ve meyvedeki vergi oranını düşürmüş. Bu sistem işe yaramış ve Norveç halkı şimdi yüksek yağlı ve şekerli gıdaları eskiye oranla daha az tüketiyormuş.
3. TELEVİZYONUN ETKİSİ: Avusturalya'da yapılan bir araştırmada televizyonda yiyecek reklamları izletilmesine izin verilmeyen kilolu çocukların zamanla kilo verdikleri gözlemlenmiş.
4. Avrupa Birliği Komisyonu gıdayla ilgili reklamlarda herhangi bir kısıtlama getirilemeyeceğine karar vermiş. İspanya, Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde çocuk programlarında her 5 dakikada bir gösterilen yiyecek reklamlarına karşı çıkan sağlık kurumları bu karar karşısında çaresiz kalıp ne yapacaklarını şaşırmışlar.
5. 3 gündür sabahtan akşama kadar katıldığım konferans sırasında hiç kimse "cep telefonlarınızı lütfen kapatınız ya da sessize alınız" demediği halde kimsenin telefonu çalmadı. Gelişmiş ülkelerin hali bir başka oluyor.